Genel Bilgi;
I. Süleyman (Osmanlı Türkçesi: سلطان سليمان اول, Sultan Süleyman-ı evvel; 6 Kasım 1494, Trabzon - 7 Eylül 1566, Zigetvar), Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesi. Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman (Osmanlı Türkçesi: قانونى سلطان سليمان) olarak da bilinmektedir. 1520'den 1566'daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapan ve toplamda 13 sefere çıkan Süleyman, devletin hem en uzun süre görev yapan hem de en çok sefere çıkan padişahıdır.
I. Süleyman 1520 yılında, babası I. Selim'in vefatının ardından tahta çıktı. Batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristan'ın büyük kısmını imparatorluk topraklarına kattı. 1529 yılında Viyana'yı kuşatsa da çeşitli sebeplerden ötürü bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Doğuda, Safevîlerle yapılan savaşlar sonrasında Orta Doğu'nun büyük kısmını ele geçirdi. Afrika'da imparatorluğun sınırları Cezayir'e kadar uzanırken; Osmanlı Donanması ise Akdeniz'den Kızıldeniz'e kadar olan sularda hâkimiyet kurmuştu. I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2'ye ulaştırdı. Zigetvar Muharebesi'nin sonlanmasından yaklaşık bir gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti ve yerine oğlu II. Selim geçti.
İlk yılları;
I. Süleyman, 6 Kasım 1494 tarihinde, Trabzon'da doğdu. Babası, Süleyman doğduğu zaman Trabzon valisi olan, 1512 yılında ise padişah olarak tahta geçen I. Selim, annesi ise valide sultan Ayşe Hafsa Sultan idi. Yedi yaşında bilim, tarih, edebiyat, din ve askeri eğitim almak için için İstanbul'da yer alan Topkapı Sarayı'ndaki Enderun'a gönderildi.
1508 ile 1512 yılları arasında Şebinkarahisar, Bolu ve Kefe'da sancakbeyi olarak görev yaptı. Babası I. Selim'in 1512'de tahta çıkmasından önce İstanbul ve Edirne'de oturdu. 1513 yılında Saruhan sancakbeyliğine atandı. Burada, sonraları baş danışmanlarından biri olacak olan Pargalı İbrahim ile yakın bir arkadaşlık kurdu. Yaklaşık yedi yıllık Manisa sancakbeyliğinin ardından, Eylül 1920'de babası I. Selim'in ölümü üzerine İstanbul'a geldi ve 30 Eylül 1920 tarihinde onuncu Osmanlı padişahı olarak tahta çıktı. Tahta geçişinden birkaç hafta sonra Venedik elçisi Bartolomeo Contarini Süleyman'ı "Yirmi altı yaşında, uzun fakat sırım gibi ve kibar görünüşlü. Boynu biraz fazla uzun, yüzü zayıf, burnu kartal gagası gibi kıvrık. Gölge gibi bıyığı ve küçük bir sakalı var. Cildi biraz soluk olsa da yüzü oldukça hoştur. Derisi solgunluğa meyillidir. Akıllı bir hükümdar olduğu söyleniyor ve herkes onun saltanatının hayırlı olacağını umuyor." şeklinde tanımlamıştır.
Askeri ve siyasi gelişmeler;
I. Süleyman'ın tahta geçmesinden kısa bir süre sonra Şam Beylerbeyi Canberdi Gazali, Süleyman'ın padişahlığını tanımadı ve hükümdarlığını ilan ederek isyan başlattı. Merkezden gönderilen Ferhad Paşa komutasındaki birlikler, Zülkadriye Eyaleti'nde bulunan kuvvetler ve Şam'daki kuvvetlerin etkinlikleri sonucunda Şam yakınlarındaki Mastaba adlı bölgede, 27 Ocak 1521 tarihinde yapılan çarpışmalar sonucunda Gazali'nin yenilmesi ve öldürülmesiyle isyan bastırıldı.
Süleyman ilk seferini 19 Mayıs 1521'de, Macaristan Krallığı'nın yönetimindeki Belgrad (o dönemdeki adı Nándorfehérvár) üzerine yaptı. Çevresindeki Böğürdelen, Zemun ve Salankamen şehirlerinin alınmasının ardından 1 Ağustos günü kuşatılan şehir, 29 Ağustos 1521 tarihinde fethedildi. Bu sayede Avrupa'da gerçekleştirilebilecek fetih ve seferler için önemli bir merkez alınmış oldu. Fetih hakkında Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu'nun İstanbul elçisi; "Belgrad'ın ele geçirilmesi, Macaristan Krallığı'nın çöküşüne sebep olan olayların başlangıcıydı. II. Lajos'un ölümü, Budin'in ele geçirilişi ve Transilvanya'nın işgaliyle devam eden süreçte Macaristan İmparatorluğu yıkılmış ve diğer ülkeleri de benzer sonu yaşayacağına dair bir korku sarmıştı." şeklinde yorum yapmıştı.
Ertesi yıl Süleyman, Hospitalier Şövalyeleri'nin bulunduğu Akdeniz adası Rodos'a karadan sefer düzenledi. Osmanlı Donanması ise, Haziran 1522'de adanın "Cem Bahçesi" körfezine demir attı. Süleyman da 28 Temmuz günü adaya çıktı. Yaklaşık 100.000 kişi ve 400 gemiden oluşan Osmanlı ordusu, 5 ay 28 gün süren kuşatma sonucunda, 20 Aralık 1522'de şövalyelerin başı Philippe Villiers de L'Isle-Adam'ın teslim koşullarını kabul etmesiyle birlikte adanın hâkimiyetini ele geçirdi. Adada Hıristiyan kimliğiyle yaşayan Cem Sultan'ın şehzadesi Murad ile oğulları boğduruldu, eşi ve iki kızı İstanbul'a gönderildi. Rodos'un alınmasının ardından şövalyelerin elinde bulunan Bodrum, Tahtalı ve Aydos kaleleri ile İstanköy ve Sömbeki adaları da alındı.
Ocak 1523'te İstanbul'a dönüşünün ardından Süleyman, saltanatının ilk üç yılında görev yapan Sadrazam Pirî Mehmed Paşa'yı emekliye ayırdı. 27 Haziran 1523 günü ise hasodabaşısı İbrahim Ağa'yı sadrazam olarak atadı. Sadrazamlığa ek olarak kendisine Rumeli Beylerbeyliği'nin yönetimini de verdi. Sadrazamlık yetkisinin kendisine verilmesini bekleyen ikinci vezir Ahmed Paşa, vali olarak atandığı Mısır'da 1524 yılında isyan çıkararak bağımsızlığını ilan etti. Ahmed Paşa'nın öldürülmesiyle isyan bastırıldı ve Sadrazam İbrahim Paşa, Mısır'ı düzene sokmakla görevlendirildi.
Mart 1525'te, Süleyman'ın Kâğıthane'de avlandığı sırada yeniçeriler şehirde ayaklanma başlattılar. Kısa sürede bastırılan ayaklanma sonrasında Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa, kâhyası Kıran Bali ile Reis-ül Küttab Haydar idam edildi. Mısır'ı düzene koyan İbrahim Paşa ise 6 Eylül 1525 günü İstanbul'a döndü. Bu dönemde İstanbul'a gelen Fransa elçisi Jean Frangipani, Pavia Muharebesi sonrası Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu'na esir düşen kral I. François için, kralın annesi Louise de Savoie'un ricası üzerine Süleyman'dan yardım istedi. Yazdığı mektupla yardım sözü veren Süleyman; önce Sadrazam İbrahim Paşa'yı gönderdi, 23 Nisan 1526'da ise orduyla birlikte Macaristan'a hareket etti. İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetler, Petrovaradin ve İyluk şehirleriyle on bir kale ele geçirdikten sonra, Özek kalesini de aldı. Öte yandan Bosna beyleri de Sirem bölgesindeki bazı kaleleri ele geçirmişti. Macaristan Kralı II. Lajos'un liderliğindeki ordu ile Tuna kıyısındaki Mohaç düzlüğünde karşılaşan Osmanlı ordusu, 29 Ağustos 1526 günü yapılan muharebeyi kazanarak Doğu Avrupa'daki Macar direncini kırdı. Lajos ise muharebeden kaçan bazı askerlerle birlikte bataklıkta boğularak hayatını kaybetti. Osmanlı ordusu yürüyüşüne devam ederek, 20 Eylül günü Budin'e girdi. Şehrin anahtarını alan ve yaklaşık on dört gün boyunca kral sarayında kalan Süleyman, dönüşte Segedin ve bazı şehirleri de alarak 21 Eylül'de Peşte'ye geçti ve Macaristan'ın başına Erdel Voyvodası János Szapolyai'i getirdi. Macaristan'ın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanması ve Fransız-Osmanlı ittifakıyla 5 Ekim 1526 tarihinde sona eren ve yaklaşık yedi ay süren sefer sonunda, 13 Kasım 1526 tarihinde İstanbul'da zafer alayı düzendi.
1926-27 yıllarında, Anadolu'da çıkan Baba Zünnun ile Kalender Çelebi isyanları; 1927 yazında bastırıldı. Birkaç ay sonra İranlı Molla Kaabız, vaazlarında İsa peygamberin bütün peygamberlerden üstün olduğu fikrini dile getirdiğinden sünni ulemanın tepkisini çekti ve bu sebeple divanda yargılandı. Ancak fikirlerinden vazgeçmeyen Molla Kaabız idam edildi.
Kutsal Roma İmparatoru V. Karl'ın kardeşi Avusturya Arşidükü Ferdinand, János Szapolyai'ın krallığını tanımayarak kendini Macaristan Kralı ilan etti. Kısa bir süre sonra Ferdinand, János Szapolyai'ın kuvvetlerini yenilgiye uğratarak Budin'i ele geçirdi ve vergi ödemesi karşılığında kendisinin Macaristan Kralı olarak tanınmasını istedi. Ancak bunu reddeden Süleyman, 10 Mayıs 1529'da yeni bir sefere çıkarken, Sadrazam İbrahim Paşa'ya da serasker unvanı verdi. Kısa süre sonra Budin teslim oldu ve yönetimi tekrardan János Szapolyai'a verildi. Hemen ardından Estergon'u alan başaran Osmanlı ordusu, 1529 Eylülünde Viyana'yı kuşattı. Ancak hava şartlarının elverişsizliği ve mühimmat bakımından kuşatma için hazırlıksız olunması sebepleriyle kuşatma kaldırıldı ve ordu, 16 Aralık 1529'da İstanbul'a döndü.
Osmanlı açısından başarısızlıkla sonuçlanan Viyana kuşatmasının ardından Ferdinand'ın, Macaristan Krallığı'nın kendisine verilmesi için gönderdiği ikinci elçi de Süleyman'dan ret cevabı aldı. Bunun üzerine Estergon, Vişegrad ve Vaç şehirlerini Osmanlı'dan alan Ferdinand, Budin şehrine bir saldırı düzenlese de bu saldırı başarısızlıka sonuçlandı. 17 Ekim 1530'da, Avusturya elçileri Nicolas Jurischitz ile Joseph von Lamberg İstanbul'a geldi. 17 Kasım günü padişah Süleyman ile yaptıkları görüşmelerde bir anlaşma sağlanamayınca Avusturya üzerine sefere çıkılması kararlaştırıldı. 25 Nisan 1532'de, Süleyman ve İbrahim Paşa'nın önderliğindeki ordu İstanbul'dan ayrıldı. Bosna Beyi Gazi Hüsrev Bey, Bâli Beyoğlu Mehmed Bey, Kırım Hanı I. Sahib Giray ve eyalet beylerbeyleri kaleler fethederken, akıncı kolları Almanya'nın içlerine kadar ilerledi. Osmanlı ordusu 11 Eylül günü Slovenya'ya girdi, bir süre sonra da Habsburg Hanedanı'nın elindeki Güns şehrini üç hafta kadar süren kuşatmanın ardından ele geçirdi. İbrahim Paşa birkaç kale daha ele geçirirken; Süleyman'ın yaptığı Almanya Seferi, 21 Kasım 1532'de İstanbul'a dönülmesiyle sonuçlandı. Birkaç ay sonra, 22 Haziran 1533 tarihinde Avusturya Arşidüklüğü ile Osmanlı İmparatorluğu arasında İstanbul Antlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla Ferdinand, Macaristan üzerindeki hak iddiasını sonlandırırken (Macaristan'ın batısındaki küçük bir bölge kendisinde kaldı), János Szapolyai'ın Macaristan hükümdarlığını kabul etti ve Osmanlı İmparatorluğu'na yıllık 30.000 gulden vergi vermeyi kabul etti. 1534 Martında Mora Sancak Beyi Bâli Beyzâde Mehmed Bey, 1532'de Habsburgların eline geçen Koron'u geri aldı.
İran'da hüküm süren Safevî Devleti'nin başında bulunan Şah I. Tahmasp; Süleyman yanlısı Bağdat valisini öldürterek, yerine şah yanlısı bir vali atadı. Ardından ise Osmanlı'ya bağlı Bitlis valisi şaha bağlandığını ilan etti. Bunlar üzerine İbrahim Paşa, İran üzerine yapılacak sefer için Ekim 1533'te Halep'e hareket etti. Öte yandan 27 Aralık 1533 günü Cezayir hükümdarı Hızır Reis (Barbaros), filosuyla birlikte İstanbul'a geldi. Kendisine çeşitli hediyeler sunan ve Cezayir'i Osmanlı topraklarına katan Hızır Reis'e "Hayreddin" unvanı veren Süleyman, Hayreddin'i Cezayir Beylerbeyi olarak atadı. İbrahim Paşa ile görüşmek için Halep'e gidip dönen Barbaros Hayreddin Paşa, 1534 yılında kaptan-ı derya oldu. 1534 Mayısında ilk seferini yaptı. Güney İtalya sahillerine çeşitli saldırılar düzenledikten sonra Tunus'a geldi. Küçük çaplı direnişlere rağmen Mevlây Hasan'ın hükümdarlığındaki Tunus, 1534 ağustosunda alındı. Mevlây Hasan'ın yardım istemesi üzerine V. Karl, Andrea Doria komutasında çeşitli devletlerin kuvvetlerinden oluşan bir donanma hazırladı ve 1535 yazında saldırdığı Tunus'u ele geçirdi. İbrahim Paşa ise Bitlis'i geri alırken, herhangi bir direniş göstermeyen Tebriz şehrini de 13 Temmuz 1534 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu topraklarına kattı. Süleyman ise 11 Haziran 1534 günü, altıncı seferi olan Irakeyn Seferi'ne çıktı. Süleyman'ın da gelmesiyle birlikte ordu, 31 Aralık 1534 günü teslim olan Bağdat'ı ele geçirdi. Kışı Bağdat'ta geçiren ordu, 8 Ocak 1536'da İstanbul'a döndü.
Fransa elçisi Jean de La Forest'ın girişimleri sonucunda 18 Şubat 1536 günü Süleyman, Fransa ile kapitülasyon anlaşması imzaladı. Anlaşmayla birlikte Fransızlara ticari ve hukuki alanlarda birtakım ayrıcalıklar tanındı. 14 Mart'ı 15 Mart'a bağlayan gece Topkapı Sarayı'nda konuk olan Sadrazam İbrahim Paşa, Süleyman'ın emriyle boğularak öldürüldü. Ertesi gün sadrazamlığa Ayas Mehmed Paşa getirildi.
Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, 1536 baharında Akdeniz'deki yabancı limanları vurdu. Donanmanın Avlonya kıyılarında olduğu vakit Süleyman, 17 Mayıs 1537'de İstanbul'dan ayrılarak "Sefer-i Pulya" denen Adriyatik seferine çıktı. Fransız-Osmanlı ittifakı gereğince Fransa'nın İtalya'ya kuzeyden, Osmanlı Donanması'nın ise güneyden saldırı yapılması kararlaştırıldı. Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki askerler, 1537 Temmuzunda Puglia bölgesinde yer alan Castro şehrinde konuşlandı. Otranto civarında yaklaşık iki hafta kalan askerler, daha sonra ele geçirdikleri esirlerle birlikte buradan ayrıldı. Öte yandan Fransa, İtalya'ya saldırmaktan vazgeçerek askerlerini Hollanda üzerine göndermişti. İtalya'dan ayrılan Osmanlı Donanması, ağustos ayında Venedik Cumhuriyeti'nin elindeki Korfu adasını kuşattı. Ancak kışın gelmesiyle kuşatma kaldırıldı. Barbaros Hayreddin Paşa, Venedik'e ait Şira, Patmos, Naksos gibi adalar alındı; Naksos ile diğer beş ada Osmanlı İmparatorluğu'na vergi vermek üzere yeniden eski dükalığa bırakıldı. Padişah ile donanma, 22 Kasım 1537'de İstanbul'a döndü.
Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olan Boğdan Voyvodası Petru Rareş'in vergi ödememesi üzerine Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa'nın donanmayla birlikte denize açılmasından bir-iki gün sonra, 9 Temmuz 1538 tarihinde saltanatındaki sekizinci seferine çıktı. Başkent Yaş da dâhil olmak üzere Boğdan'ın büyük kısmı ile Suceava ve Besarabya Osmanlı egemenliğine girdi. Petru Rareş Erdel'e sürülürken, Boğdan'ın başına III. Ştefan getirildi. Bu sıralarda Akdeniz'de olan Barbaros Hayreddin Paşa yönetimindeki donanma, 22 Eylül 1538'de Venedik Cumhuriyeti, İspanyol İmparatorluğu, Papalık Devleti, Ceneviz Cumhuriyeti ve Malta Şövalyeleri'nden oluşan ve Andrea Doria'nın önderlik ettiği Kutsal İttifak donanmasının Korfu'da olduğunu öğrendi. 28 Eylül 1538'de, Preveze açıklarında gerçekleşen Preveze Deniz Muharebesi'nden Barbaros Hayreddin Paşa zaferle ayrıldı. Andrea Doria geri çekilirken Kastelnova'yı alsa da 1939 ilkbaharında denizden Barbaros Hayreddin Paşa, karadan ise Gazi Hüsrev Bey'in saldırıları sonucu ada geri alındı. 1540 Ekiminde Venedik ile Osmanlı arasında imzalanan antlaşmaya göre Mora ve Dalmaçya kıyılarındaki kaleler ve adalar Osmanlı İmparatorluğu'na bırakılırken, Venedik'in Osmanlı'ya yıllık 300.000 altın tazminat vermesi kararlaştırıldı. Öte yandan 15 Temmuz 1539'da Ayas Mehmed Paşa'nın ölümüyle boşalan sadrazamlığa Lütfi Paşa getirildi.
1535 yılında Gucerat Sultanı Bahadur Şah'ın gönderdiği elçi ve mektup aracılığıyla Portekiz İmparatorluğu'na karşı gerçekleştirdiği mücadele için yardım istemesi üzerine Süleyman, Hint Okyanusu üzerine gönderilecek gemiler için Hadım Süleyman Paşa'yı görevlendirdi. 13 Haziran 1538'de Süveyş'ten yola çıkan Hadım Süleyman Paşa, ilk olarak geldiği ve Portekizlilerin elinde bulunan Aden'i aldı. 19 Ağustos günü Aden'dan ayrılan donanma, 4 Eylül'de Diu'ya ulaştı. Ancak Bahadur Şah 1537'de ölmüş ve Portekiz'in desteğiyle yerine gelen yeğeni III. Mahmud Şah, 1538 Eylülünde şehre yapılan kuşatmada Portekiz tarafında yer almıştı. Ancak kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı ve 25 Aralık günü Aden'e dönüldü. Bir müddet sonra ise başkent San'a'da dâhil olmak üzere tüm Yemen'i Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı.
Nisan 1541'de, aynı zamanda Süleyman'ın kardeşi de olan, karısı Şahhuban Sultan'a tokat atması sebebiyle Lütfi Paşa; padişah tarafından Dimetoka'ya sürülürken, yerine Hadım Süleyman Paşa getirildi.
János Szapolyai'ın 22 Temmuz 1540'ta ölmesinin ardından eşi Izabela Jagiellonka, Szapolyai'ın ölümünden birkaç gün önce doğan oğlu Sigismund Zapolya adına Macaristan'ın başına geçmek için Süleyman'dan onay aldı. Yaşananları duyan Ferdinand, 1541 ağustosunda Budin'i kuşattı. Önce Rumeli beylerbeyi, ardından ise üçüncü vezir Sokollu Mehmed Paşa komutasındaki kuvvetleri Budin'e gönderen Süleyman, 22 Haziran 1541'de orduyla birlikte sefere çıktı ve Budin'deki Ferdinand'ın kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Budin'in kurtarılmasından sonra kurulan Budin Eyaleti'yle Macaristan doğrudan Osmanlı topraklarına bağlanırken, Izabela Jagiellonka ve oğlu Sigismund Zapolya Erdel'e gönderildi. Kardeşi Ferdinand'ın 8 Eylül'de Ceneviz'e ulaşmasıyla yaşananları öğrenen V. Karl, 1541 sonbaharında Osmanlı İmparatorluğu'nun elindeki Cezayir üzerine bir sefer düzenledi. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, İspanyol İmparatorluğu, Napoli Krallığı, Sicilya Krallığı, Malta Şövalyeleri, Ceneviz Cumhuriyeti ve Papalık Devleti kuvvetlerinden oluşan Andrea Doria'nın komutanlığındaki donanma, 19 Ekim'de Cezayir'e geldi. Aynı zamanda Cezayir Beylerbeyi de olan kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa'nın yokluğunda Cezayir'i savunan Hasan Ağa komutasındaki askerler, dört ay kadar süren çatışmalar sonunda V. Karl'ın kuvvetleri karşısında zafer elde etti. Süleyman ise ordu ile birlikte 27 Kasım 1541'de İstanbul'a döndü.
1542'de Ferdinand'ın tekrardan Budin ve Peşte'ye yaptığı kuşatmalar üzerine, 17 Kasım 1542'de yeni bir sefer hazırlığı için gittiği Edirne'de bir müddet kalan Süleyman, 23 Nisan 1543'te Macaristan üzerine bir kez daha sefere çıktı. 10 Ağustos'ta, iki hafta süren kuşatma sonucunda Estergon Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirildi. Birkaç hafta içerisinde ise Siklós, Székesfehérvár ve Szeged şehirleri de alındı. 19 Haziran 1547'de Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Ferdinand ve V. Karl, Macaristan'ın Osmanlı İmparatorluğu kontrolünde olduğunu kabul ederken, Habsburg Hanedanı'nın elinde bulundurduğu batı ve kuzey Macaristan için Osmanlı İmparatorluğu'na yıllık 30.000 altın florin vermeyi kabul etti.
1542-1546 İtalya Savaşı esnasında Süleyman ile I. François, V. Karl ile İngiltere Kralı VIII. Henry'e karşı bir ittifak oluşturdu. 29 Mayıs 1543'te İstanbul'dan yola çıkan Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, ağustos ayında Marsilya'ya ulaştı. 6 Ağustos günü, Osmanlı ve Fransa kuvvetlerinden oluşan donanma, Savoie Dükü III. Charles'ın yönetimindeki Nice şehrini kuşattı. 22 Ağustos'ta Nice ele geçirilirken, kaledeki direnişin devam etmesi sebebiyle kuşatma 8 Eylül'e kadar sürdü. İleride düzenlenecek saldırılarda Fransa'ya daha kolay yardım edebilmesi için François, Osmanlı Donanması'nın kışı Toulon'da gerçirmesini sağladı. Yaklaşık sekiz ay süren konaklama sonrası, 1544 Mayısında donanma İstanbul'a dönüş için yola çıktı.
Kasım 1544'te, Sadrazam Hadım Süleyman Paşa ile Divane Hüsrev Paşa'nın divanda kavga etmesi üzerine ikisi da görevlerinden alındı ve sadrazamlığa Damat Rüstem Paşa getirildi. 4 Temmuz 1546'da kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa'nın vefat etmesiyle de yeni kaptan-ı derya Sokollu Mehmet Paşa oldu.
1547'de Safevî Şahı I. Tahmasb'a karşı isyan başlatan kardeşi Elkas Mirza da İstanbul'a geldi. Eşi Hürrem Sultan ile birlikte 1544, 1545 ve 1546 yıllarını Edirne'de geçiren Süleyman, İstanbul'a döndükten sonra Elkas Mirza'yı doğuya gönderdi ve 29 Mart 1548'de İran üzerine sefere çıktı. Süleyman yönetimindeki ordu tarafından Van'a yapılan kuşatmayı Ulama Paşa devralırken, kısa bir süre sonra şehir ele geçirildi. 1534'te Osmanlı egemenliğine girse de sonradan tekrar Safevî Devleti'nin eline geçen Tebriz, Süleyman komutasındaki kuvvetler tarafından tekrar alındı. Kışı Halep'te geçiren ordu, 1549'da Diyarbakır'a geldi ve İkinci vezir Kara Ahmed Paşa'yı Gürcistan taraflarına yolladı. Bir buçuk ay içerisinde, başta Tortum ve Akçakale olmak üzere yirmi kadar şehri ele geçiren ve Şirvanşahlar Devleti Osmanlı İmparatorluğu'na bağlayan Kara Ahmed Paşa, ordu ile birlikte 21 Aralık 1549'da İstanbul'a döndü.
31 Mart 1547'de ölen I. François'nın yerine Fransa kralı olan II. Henri, Akdeniz'de Habsburglarla mücadele için Süleyman ile anlaşma yaptı. Bunun üzerine Andrea Doria komutasındaki donanma, 8 Ekim 1550'de V. Karl adına Mehdiye'yi ele geçirdi. Buna karşın Osmanlı ve Fransa kuvvetlerinden oluşan donanma Fransa'nın güneyini savundu. Sokollu Mehmet Paşa'dan sonraki kaptan-ı derya Sinan Paşa yönetiminde olan ve Salih Reis ile Turgut Reis'in eşlik ettiği donanmanın, Temmuz 1551'de Gozo adasını ele geçirdikten sonra, 18 Temmuz günü Malta adasına yaptığı saldırı başarısızlıkla sonuçlandı. Kısa bir süre sonra donanma, Malta Şövalyeleri'nin kontrolündeki Trablus'u kuşattı. 14-15 Ağustos günlerinde ise şehir ele geçirildi. Trablus'un alınmasıyla 1551-1559 İtalya Savaşı'nın zemini hazırlanmış oldu. 1552'de, Fransa'ya yardım etmek amacıyla yola çıkan Fransa ve Osmanlı gemilerinden oluşan donanma İtalya'nın güneyindeki Reggio Calabria'yı ele geçirdi. 5 Ağustos 1552 günü, Ponza açıklarında Andrea Doria komutasındaki donanmayla karşılaşan Fransa-Osmanlı donanması, yapılan deniz muharebesinden zaferle ayrıldı. 1553'te ise bu donanma, Ceneviz Cumhuriyeti'nin elindeki Korsika'nın büyük bir kısmını ele geçirdi.
1551 yılında, Avusturya kuvvetlerinin Erdel'e girmesinin ardından Süleyman, Rumeli Beylerbeyi Sokollu Mehmed Paşa'yı Erdel üzerine gönderdi. 10 Temmuz 1551'de Sofya'dan hareket eden Sokollu, 7 Eylül'de Slankamen'den ayrılarak Beçe önlerine geldi ve yaklaşık 16 kaleyi ele geçirdi. Temmuz 1552'de Lipve'yı da ele geçirdikten sonra, Temeşvar'ı kuşatsa da hava şartlarının müsait olmaması üzerine Belgrad'a döndü. Sokollu Mehmed Paşa'nın çekilmesi üzerine Avusturya kuvvetleri Erdel'e girerek Lipve'yi geri aldı ve Segedin'i kuşatsa da bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Lipve'yi geri almak amacıyla 26 Temmuz 1552'de hareket eden Kara Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri, 35 gün kadar süren kuşatma sonrasında Temeşvar'ı ele geçirdi. Kısa bir süre sonra da Lipve'nin geri alınırken, Vesprem ile Solnok de ele geçirildi. Eğri'ye yapılan kuşatma ise kış mevsiminin gelmesi sebebiyle kaldırıldı.
Öte yandan 1548'de, ikinci kez Hint seferine gönderilen donanmanın başında Piri Reis vardı. Piri Reis, Osmanlı İmparatorluğu'a dâhil olduğu halde Portekiz egemenliğine giren Aden'i, 26 Şubat 1548 tarihinde geri aldı. Ağustos 1552'de ise Portekiz İmparatorluğu'nun kontrolündeki Maskat'ı ele geçirdi. Sonrasında ise Arap Yarımadası'nın sahil kısımlarını ele geçirerek Basra Körfezi'ne kadar geldi ve Katar ile Bahreyn'i Osmanlı İmparatorluğu topraklarına kattı. Ancak ilerleyişine devam etmeyen Piri Reis, donanmayı Barsa'da bırakarak Süveyş'e döndü. Bu yüzden bir süre hapsedildi, 1554'te ise Süleyman tarafından idam edildi. Hint Okyanusu üzerine yapılacak olan üçüncü sefer için Koca Murat Reis görevlendirildi. Açık denizde Dom Diogo de Noronha komutasındaki Portekiz Donanması'yla yapılan çarpışmalardan Koca Murat Reis zaferle ayrılsa da rüzgârın aksi istikamette olması sebebiyle Basra'ya dönmek zorunda kaldı. Başarıyla sonuçlanmayan bu seferin ardından Seydi Ali Reis'in önderliğinde dördüncü ve son sefer 1553 yılında yapıldı. Portekiz gemileriyle yapılan çatışmalar ve yakalanılan fırtınalar sebebiyle zayıflayan ve sayısı azalan Osmanlı gemileri Surat'a ulaşarak, kalan teçhizat ve topları Gucerat sultanının valisi Recep Han'a bıraktı. Osmanlı İmparatorluğu ile Safevî Devleti arasındaki ilişkilerin iyi olmaması sebebiyle bir süre burada kalan Seydi Ali Reis, 1555'te imzalanan Amasya Antlaşması'nın ardından hareket ettiği İstanbul'a 1557 yılında vardı.
Şah Tahmasp'ın Erciş, Adilcevaz, Bargiri ve Ahlat’ı; oğlu İsmail Mirza'nın ise Erzurum'u alması üzerine Damat Rüstem Paşa komutasındaki kuvvetler İran üzerine yollandı. Ancak sonraları bu kuvvetler geri çağrıldı ve 28 Ağustos 1553'te Süleyman komutasındaki ordu sefere çıktı. Süleyman, tahta geçmek istediği yönünde söylentiler olan oğlu Mustafa'yı 6 Ekim'de, Konya Ereğlisi'nde boğdurdu. Aynı gün Rüstem Paşa sadrazamlıktan azledildi ve yerine Kara Ahmed Paşa getirildi. Öte yandan kışı Halep'te geçiren, ilkbaharda ise Nahçıvan'a kadar ilerleyen Osmanlı ordusu, Şah Tahmasp'ın çekilmesi üzerine Nahçıvan, Revan ve Karabağ taraflarını ele geçirdi. Amasya'ya döndü ve kışı burada geçirdi. 29 Mayıs 1555'te, iki devlet arasında imzalanan Amasya Antlaşması ile sınır belirlenirken; Bağdat dâhil Irak'ın büyük kısmı, Azerbaycan'ın batısı, Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki bölge ve Tebriz Osmanlı İmparatorluğu'nda kaldı. 31 Temmuz 1555'te İstanbul'a dönen Süleyman, 29 Eylül'de Sadrazam Kara Ahmed Paşa'yı idam ettirdi ve yerine tekrardan Damat Rüstem Paşa'yı getirdi.
Habsburglarla Fransa arasında 1551 yılından beri süregelen savaş esnasında Fransa Kralı II. Henri, 30 Aralık 1557 tarihinde Süleyman'a mektup yazarak kendisinden yardım istedi. Fransa'ya yardım amacıyla nisan 1558'de İstanbul'dan ayrılan Turgut Reis ve Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, 13 Haziran 1558'de İtalya'ya vardı. Temmuz ayında İspanyol İmparatorluğu'nun elindeki Balear Adaları'na, başarıyla sonuçlanan saldırılar düzenlenmeye başlandı. Bunun üzerine İspanya Kralı II. Felipe, Osmanlı İmparatorluğu'nun elindeki Trablus'u geri almak amacıyla Papa IV. Paulus'tan yardım istedi. İspanyol İmparatorluğu, Venedik Cumhuriyeti, Papalık Devletleri, Ceneviz Cumhuriyeti, Savoie Dükalığı ve Malta Şövalyeleri'nden oluşan donanma, 10 Şubat 1960'ta Trablus'a doğru yola çıktı. 7 Mart'ta Cerbe adasını ele geçiren donanma, burada bir kale inşasına başladı. Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması ise 11 Mayıs'ta Cerbe'ye ulaştı. Yapılan deniz muharebesinden Osmanlı Donanması zaferle ayrıldı.
Oğulları Şehzade Bayezid ile Şehzade Selim arasında yaşanan taht kavgasında Selim'in tarafında oldu. İran'a sığınan Bayezid ve oğullarını, Şah Tahmasb ile yaptığı mektuplaşmanın sonunda, 25 Eylül 1561'de, Kazvin'de boğdurttu.
21 Temmuz 1561'de Sadrazam Rüstem Paşa öldü, yerine Semiz Ali Paşa atandı. 1562 yılında İstanbul'a gelen elçi Ogier Ghiselin de Busbecq aracılığıyla Habsburglarla Osmanlı İmparatorluğu arasında sekiz yıllık bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Ferdinand, Erdel'in Osmanlı'da kaldığını ve 1547'deki antlaşmada olduğu gibi yıllık 30.000 altın vergi vermeyi kabul etti.
Turgut Reis ve Piyale Paşa'nın komutasındaki Osmanlı Donanması, 18 Mayıs 1565 tarihinde Malta Şövalyeleri'nin elindeki Malta adasını bir kez daha kuşattı. Malta Şövalyeleri'nin yanında İspanyol İmparatorluğu, Sicilya Krallığı ve Maltalı siviller de adanın savunmasına destek oldu. 11 Eylül'de başarısızlıkla sonuçlanan kuşatma sonrasında Turgut Reis de çarpışmalar esnasında aldığı darbe ile vefat etti. Ancak 1565 yılında I. Süleyman'ın vefatına az kala Piyale Paşa komutasındaki gemiler Sakız Adası'nı fethetmişlerdir.
Osmanlı devleti, 1562'deki antlaşmada yer alan koşullara göre yıllık vergisini ödemeyen Ferdinand'ın 1564 yılındaki ölümünün ardından Kutsal Roma İmparatoru olan II. Maximilian'dan hem eski borçların ödenmesini hem de kalan altı yıl için vergilerin ödenmesi teminatını istedi. Maximilian, İstanbul'a gönderdiği elçiyle bu koşulları yerine getirdi. Ancak karşılıklı sınır ihlalleri sonrasında, Semiz Ali Paşa'nın 28 Haziran 1565'teki ölümünün ardından sadrazamlığa gelen Sokollu Mehmed Paşa'nın tutumu üzerine Süleyman; 1 Mayıs 1566'da, yaklaşık 13 yıl aradan sonra, 73 yaşında 13. seferine çıktı. 27 Haziran'da Belgrad'a varan ve burada Sigismund Zapolya'nın kuvvetlerinin de katıldığı Osmanlı Ordusu, 2 Ağustos'ta Zigetvar'a vardı. Süleyman ise kuşatma yerine 5 Ağustos'ta varmış ve kuşatmanın görülebileceği bir tepede yer alan çadırına yerleşmişti. 7 Eylül 1566 gecesi, Zigetvar'ın alınmasından bir gün önce, kaynaklara göre nikris, dizanteri, felç veya anjin sebebiyle vefat etti. Öte yandan Zigetvar'ın yanında Göle, Yanva, Lügos ve diğer bazı kaleler de ele geçirilmişti. Süleyman'ın ölümü 48 gün boyunca, 21 Ekim günü ordunun Zigetvar'dan ayrılışına kadar saklandı. Cenazesi, 28 Kasım'da şeyhülislam Mehmet Ebussuud Efendi'nin kıldırdığı namazın ardından Süleymaniye Camii'nde toprağa verildi. Süleyman'ın vefatının ardından yerine oğlu II. Selim geçti.
Kültür ve sanat alanındaki gelişmeler;
Mimari gelişmeler;
I. Süleyman'ın padişahlığı döneminde, I. François tarafından İstanbul'a yollanan Fransız elçi Pierre Gilles'in yazdıklarına göre şehirde Bizans İmparatorluğu döneminden fazla yapı kalmamıştı. Döneminde birden fazla sultan külliye yaptıran Süleyman döneminde ilk olarak, babası I. Selim döneminde yapımına başlanılan I. Selim Külliyesi'nin yapımı tamamlanırken; oğlu Mehmed için Şehzadebaşı Külliyesi ve kendisi için, Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen Süleymaniye Külliyesi yapıldı. Yine padişahın yakınlarının külliyeleri; Rüstem Paşa Külliyesi, Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi, Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Haseki Külliyesi ve Mihrimah Sultan külliyeleri (Üsküdar ve Edirnekapı'da olmak üzere iki tane), Hadım İbrahim Paşa Külliyesi, Kara Ahmed Paşa Külliyesi de bu dönemde inşa edildi. Öte yandan nüfus artışına bağlı olarak İstanbul'da çekilen su sıkıntısının önüne geçmek amacıyla su tesisleri yenilendi ve Kırkçeşme su sistemi kuruldu.
Bu imar faaliyetlerinde başı çeken kurum, saraya bağlı olarak çalışan ve devlet sınırlarındaki her türlü resmî inşaat işlerini yürüten Hassa Mimarlar Ocağı ile başındaki hassa mimarbaşı idi. Süleyman tahta çıktığı dönemde hassa mimarbaşı, I. Selim döneminde göreve gelen Acem Ali'ydi. 1538 veya 1539 yılında ölen Acem Ali'nin ardından yerine gelen ve Süleyman döneminde yapılan mimari eserlerin çoğunda imzası bulunan Mimar Sinan, Osmanlı döneminin en büyük mimarlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Sanatsal gelişmeler;
I. Süleyman'ın saltanatı döneminde yetişen başlıca şairler arasında Fuzûlî, Bâki, Pir Sultan Abdal ve Bağdatlı Ruhi gösterilmektedir. Matrakçı Nasuh ise dönemin önemli ressam, tarihçi ve minyatür sanatçılarındandı. Yine bu çağda yaşayan ve Süleymanname'yi yazan şehnameci Arifî, nakkaş Nigarî ve hattat Ahmed Karahisarî de dönemin önde gelen sanatçıları arasında yer almaktadır.
Sultan Süleyman döneminde ayrıca sadrazam Pargalı Makbul İbrahim Paşa, Mohaç Meydan Savaşı sonrasında Budin'den İstanbul'a Üç Güzeller olarak anılan mitolojik heykeller getirmiş ve At Meydanında bulunan sarayına dikmiştir. Bu heykeller her ne kadar ilgi uyandırsa da bazı çevreler tarafından put olarak görülüp hoş karşılanmadığı için kalıcı olamamıştır. Bu heykellerin yanı sıra, Budin'den bazı Doğu ve Batı düşünürlerinin eserleri İstanbul'a getirilmiş ve kütüphane oluşturulmuştur. Bu eserler Macar kralı Matthias Corvinus'un kurduğu geniş kütüphaneden savaş ganimeti olarak elde edilmiştir. Süleyman bu yönüyle Osmanlı kütüphane kültüründe etkili ve önemli bir padişah olarak yer alır.
Eğitim;
Sultan Süleyman döneminde çok sayıda medrese kurulmuştur. Bu dönemde sarayda kurulan kütüphanelerden çok, medrese ve külliyelerde kurulan kütüphanelerin ön planda olduğu görülmektedir. Bu da, devletin halkın eğitimini daha ön planda tutmaya başladığının göstergesi olarak görülebilir.
I. Süleyman döneminde kurulan ve Osmanlı Devleti’nin ikinci büyük eğitim kurumu olan Süleymaniye Medreseleri açmış olduğu farklı bilim dalları nedeniyle (özellikle tıp, matematik ve diğer akli bilimler) yeniden bir sınıflamaya gidilmiştir. Sultan Süleyman döneminde yapılan düzenlemeyle Osmanlı medreselerinde eğitim dâhil medreselerinden sonra iki aşamaya ayrılmıştır. Birincisi Sahn-ı Seman medreselerinde hukuk, ilâhiyat ve edebiyat dallarında yapılan eğitim, ikincisi ise Süleymaniye Medreselerinde matematik ve tıp alanlarında yapılan eğitimdir.
Özel hayatı;
Saruhan Sancak Beyi olduğu sıralarda hareme giren ve gerçek ismi bilinmediğinden Fülane Hatun olarak geçen kadın, çoğu tarihçi tarafından Süleyman'ın ilk eşi olarak gösterilmektedir. Tarihçi Çağatay Uluçay; Süleyman'ın Hürrem Sultan, Mahidevran Sultan ve Gülfem Hatun olmak üzere üç eşi olduğunu ve başka eşlerinin de olabileceğini söyler. Öte yandan Fülane Hatun'dan dünyaya gelen Mahmud ile Raziye Sultan; Mahidevran Sultan'dan dünyaya gelen Şehzade Mustafa; Hürrem Sultan'dan dünyaya gelen Şehzade Mehmed, Şehzade Abdullah, Şehzade Selim, Şehzade Bayezid, Şehzade Cihangir, Mihrimah Sultan ve annesinin Gülfem Hatun olduğu yönünde görüşler olan Şehzade Murad olmak üzere Süleyman'ın toplamda sekiz erkek ile iki kız çocuğunun olduğu kesin olarak bilinmektedir. Bunlara ek olarak Yılmaz Öztuna; Şehzade Orhan, Şehzade Ahmed, Şehzade Osman, Şehzade Abdullah, Şehzade Mehmed, Şehzade Mehmed, Şehzade Orhan'ı da Süleyman'ın oğlu olarak göstererek bu sayının on beş olduğunu belirtir ve Fatma Sultan adında bir kızı daha olduğunu söyler.
Eşleri
- Fülane Hatun: Süleyman'ın ilk eşi olup, gerçek adı bilinmemektedir. 1512'de dünyaya gelen Mahmud ile 1519'da dünyaya gelen Raziye'nin annesiydi.
- Hürrem Sultan: Sancak beyliği veya 1520'deki tahta çıkışının ardından haremine girdiği tahmin edilen cariye Hürrem Sultan, 1521'de Mahmed'i, 1522'de Mihrimah'ı, 1522 veya 1523'te Abdullah'ı, 1524'te Selim'i, 1525'te Bayezid'i, 1531'de Cihangir'i dünyaya getirdi. 15 Nisan 1558'de vefat etti.
- Mahidevran Sultan (bazı kaynaklarda ismi Gülbahar olarak da geçer): 1500 yılı civarında doğan ve cariye kökenli olan Mahidevran Sultan, 1515 yılında Mustafa'yı dünyaya getirdi. Mustafa'nın Süleyman tarafından 6 Ekim 1533'te boğdurulmasının ardından Bursa'da yaşamaya başladı. 3 Şubat 1581'de, Bursa'da vefat etti.
- Gülfem Hatun: Süleyman'ın, Hürrem Sultan'dan önceki ve sonraki hasekisi olduğu yönünde görüşler olan, cariye kökenli eşiydi. 1561 veya 1562 yılında vefat eden Gülfem Hatun'un, 1519'da dünyaya gelen ve 12 Ekim 1521'de vefat eden Şehzade Murad'ın annesi olduğu yönünde görüşler mevcuttur.
Çocukları
- Şehzade Mahmud: 1512 yılında, Fülane Hatun'dan doğan Süleyman'ın ilk oğluydu. 29 Ekim 1521'de, geçirdiği hastalık sebebiyle vefat etti.
- Şehzade Mustafa: 1515 yılında Mahidevran Sultan'dan dünyaya geldi. Çeşitli sancaklarda, sancak beyi olarak görev yaptı. Tahta geçmek istediği söylentilerinin ardından 6 Ekim 1553 günü, Konya Ereğlisi'nde babası Süleyman tarafından boğduruldu.
- Şehzade Murad: 1519'da dünyaya gelen ve Ekim 1521'de vefat eden Murad'ın annesi kesin olarak bilinmese de, Gülfem Hatun olduğu yönünde iddialar bulunmaktadır.
- Şehzade Mehmed: 1521 yılında Hürrem Sultan'dan dünyaya gelen Mehmed, 1543 yılında vefat etti.
- Mihrimah Sultan: 1522 yılında, Hürrem Sultan'dan dünyaya gelen Süleyman'ın ilk kızı. 1578'de vefat etti.
- Şehzade Abdullah: 1522 veya 1523 yılında, Hürrem Sultan'dan dünyaya gelen Abdullah, doğumundan iki-üç yıl sonra vefat etti.
- Şehzade Selim: 1524'te Hürrem Sultan'dan dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan'ın ölümünden sonra, kardeşi Bayezid ile girdiği taht mücadelesinde babası Süleyman'ın da desteğini aldı. Süleyman'ın vefatının ardından, II. Selim olarak Osmanlı Padişahı oldu. 1574'te ölene kadar padişah olarak kaldı.
- Şehzade Bayezid (1525-1561): 1525'te Hürrem Sultan'dan dünyaya geldi. Hürrem Sultan'ın ölümünden sonra, kardeşi Selim ile taht mücadelesine girdi. Süleyman'ın Selim'in tarafını tutmasıyla İran'a kaçtı. 1561'de Osmanlı elçileri tarafından Kazvin'de boğularak öldürüldü.
- Şehzade Cihangir (1531-1553): 1531'de Hürrem Sultan'dan dünyaya gelen Cihangir, 1553'te vefat etti.
- Şehzade Orhan (1543-1562)
- Şehzade Ahmed
- Şehzade Osman (1545-1562)
- Şehzade Abdullah
- Şehzade Mehmed (1526-1533)
- Şehzade Mehmed (3 yaşında boğdurulduğu bilgisi var)
- Şehzade Orhan (1554-1562)
- İsmi bilinmeyen bir kız
Edebî kimliği;
Âlem içre mûteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
—I. Süleyman
Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan Süleyman'ın bir de divanı vardır.
Nadiren de olsa Muhib, I. Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825'tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır.
Popüler kültüre etkileri;
2003 yapımı Hürrem Sultan isimli Türk dizisinde Süleyman'ı Ali Sürmeli canlandırdı. 2011 yılından beri yayında olan ve Süleyman döneminin anlatıldığı Muhteşem Yüzyıl adlı Türk dizisinde ise Halit Ergenç tarafından canlandırılmaktadır.
Kaynak: I.Süleyman